Vergi Hukuku’nun Diger Hukuk Dalları İle İliskisi

Dr. Müslüm Fincan
7 min readDec 4, 2020

Vergi hukuku diğer bilim dalları ile nasıl bir ilişki içindedir?

Vergi hukuku birçok bilim dalı ile yakın ilişki içindedir. Bunları şöylece özetlemek mümkündür:

Hukuk ile İlişkisi
Vergi hukukunun hukuk ile ilişkisini, kamu hukuku dalları ile ilişkisi ve özel hukuk ile ilişkisi şeklinde iki alt başlık altında ele almak gerekir.

Kamu Hukuku Dalları ile İlişkisi
Vergi hukuku multi- disipliner bir bilim dalıdır. Bu bakımdan, vergi hukukunun birçok bilim dalıyla yakın ilişkisinin olması çok doğaldır. Ancak, vergi hukukunun, bilim dalları içerisinde en fazla hukuk ile ilişkisinin olduğunu söylemek pek yanlış olmayacaktır. Hatta vergi hukuku, hukuk biliminin bir parçasıdır dahi denilebilir. Vergi hukuku, hukuk alanı içerisinde de, kamu hukuku dallarıyla çok yakın ilişki içerisindedir.

Anayasa Hukuku ile İlişkisi: Hukuk bilimi içerisinde, vergi hukukunun en fazla ilişkili olduğu hukuk dallarından biri anayasa hukukudur. Çünkü anayasa hukuku, devletin temel yapısını ve işleyişini meydana getiren hukuk kurallarının bütünüdür. Vergi de anayasal bir müessese olup, bu müessesenin devlet yapısı ve işleyişi içinde önemi çok büyüktür. Modern devlet anlayışında, vergilendirme yetkisinin temeli, anayasalara dayandırılmaktadır. Günümüzde anayasalar vergilerle ilgili temel ilkeleri de düzenlemektedir. Vergilendirme yetkisinin kime ait ve ne kapsamda olacağı, bu yetkinin ne ölçüde idareye devredilebileceği, verginin kanunilik ve eşitlik gibi ilkeleri, modern anayasaların vazgeçilmez esaslarıdır.

Bu nedenle, çıkarılan vergi kanunlarının ve vergi uygulamalarıyla ilgili getirilen düzenlemelerin, anayasaya uygun olmaları bir zorunluluktur. Söz konusu düzenlemeler, yürürlükte olan anayasalara aykırı olduğunda anayasa mahkemelerince iptal edilebilmektedir. Bu açıdan, vergi hukuku ile anayasa hukuku arasında, hiyerarşik bir ilişki bulunmaktadır.

Vergi mükellefleri bir vergi kanununun Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürerek iptal edilmesini sağlayabilirler mi?

İdare Hukuku ile İlişkisi: Devletin varlık nedeni, esas olarak, kamusal ve yarı kamusal hizmetlerin görülmesidir. Bu hizmetler, kamu tüzel kişileri tarafından veya kamu tüzel kişilerin denetim ve gözetiminde diğer kişilerce yapılır. İdare tarafından yapılan bu hizmetlerde, idare hukukunun ilkeleri uygulanır. Bu bakımdan idare hukuku, kamu hizmetlerine ilişkin kuralların bütünüdür.

Özel hukuk, eşit hak ve yetkiler üzerine kurulduğu halde, idare hukukunda kamu yararı esas tutulur. Yani genelin yararları karşısında, özel çıkarlar bir yana bırakılır. Bu açıdan idare hukukunda, devletin egemenlik kudreti esastır.

Vergi işlemi idari bir işlemdir. Verginin temel işlemleri olan tarh, tahakkuk ve tebliğ işlemleri birer idari işlemdir. Bu işlemlerde taraflar, özel hukukta olduğu gibi eşit değildir. Yani vergiye ilişkin işlemlerde, idare hukukunun esasları uygulanır. İdari işlemler için geçerli olan sebep, konu, yetki şekil ve amaç unsurları, vergi işlemleri için de geçerlidir.

İdari örgütün düzenlenmesine ve denetlenmesine ilişkin kurallar da, idare hukukunun bir parçasıdır. Vergi yönetimi de, idare hukuku esasları içerisinde faaliyetini sürdürmektedir. Vergi yargısının, kuruluş ve işleyişi için de aynı esas geçerlidir. Yani vergi uyuşmazlıkları, idari yargı kolu içerisinde çözümlenmektedir. Bu bakımdan idare hukuku ile vergi hukuku arasındaki ilişki, vergi hukuku idare hukukunun bir parçasıdır, denilebilecek derecede birbirlerine yakındırlar.

Türk hukukunda vergi uyuşmazlıklarını çözmekle görevlendirilmiş yargılama organları nelerdir?

Ceza Hukuku ile İlişkisi: Suç sayılan fiilleri tespit eden ve bunlara uygulanacak cezaları belirleyen hukuk dalına ceza hukuku denir. Tanımı yapılan ceza hukuku ile vergi hukuku arasındaki ilişki de birbirine çok yakındır. Vergi hukukunun bölümlerinden biri olan, vergi ceza hukuku, gerek ceza hukukunun ve gerek vergi hukukunun ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiştir. Bu nedenle vergi ceza hukukunun, bunun doğal bir sonucu olarak da vergi hukukunun, ceza hukuku ile ilişkisi iç içedir. Ceza hukuku, maddi ceza hukuku ve şekli ceza hukuku şeklinde ikiye ayrılır. Maddi ceza hukuku, suçlar ile cezalardan ve güvenlik önlemlerinden söz eder. Esas ceza hukuku denilen bu bölüm de kendi içinde genel ve özel olmak üzere ikiye ayrılır. Genel bölüm, suç ve cezalara ilişkin genel hükümleri içinde toplar. Suçların niteliği, türleri, unsurları, suçlu, cezai sorumluluk esas ve dereceleri, bu sorumluluğu kaldıran veya azaltan nedenler, cezaların niteliği, türleri, yerine getiriliş biçimleri, cezaları düşüren durumlar ve güvenlik önlemleri gibi birçok önemli konular, bu bölüm içerisinde yer alır. Özel bölümde ise, suçlar ayrı ayrı düzenlenir.

Şekli ceza hukuku da, suçların ve suçu işleyenlerin ortaya çıkarılması ve bunlara verilecek cezaların uygulanmasında izlenecek kuralları belirler. Bu ayrım içerisindeki maddi ceza hukukunun genel bölümünde yer alan birçok kural, vergi ceza hukukunda da geçerlidir. Bu bakımdan vergi hukuku ile vergi ceza hukuku arasında, sıkı bir ilişki bulunmaktadır.

Uluslararası Hukuk ile İlişkisi: Uluslararası hukuk, diğer bir deyimle devletler hukuku, devletler arası ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarından meydana gelir. Bu hukuk dalının kaynakları, uluslararası antlaşmalar, örf ve adet ile genel hukuk ilkeleridir.

Son zamanlarda ülkeler arasında ekonomik ilişkilerin çok artması dolayısıyla, uluslararası hukuk büyük önem kazanmıştır. Ekonomik ilişkiler içerisinde de, uluslararası vergi ilişkileri büyük yer tutmaktadır. Bilindiği üzere, verginin temel özelliği, bu algının devletin egemenlik gücüne dayanmasıdır. Ancak devletler, çifte vergilendirmeyi önlemek ve ülkelerinin ekonomik bakımdan gelişmelerine katkıda bulunmak için, karşılıklı olarak sahip oldukları söz konusu egemenlik güçlerinden, uluslararası antlaşmalar ile vazgeçmektedirler. Uluslararası vergi anlaşmalarının uygulanması ve uygulamadan doğan uyuşmazlıkların çözümünde, genel hukuk ilkeleri ile yeni yeni gelişen uluslararası hukuka ilişkin örf ve adet kuralları, büyük rol oynamaktadır. Böylece ortaya çıkan uluslararası vergi hukuku, vergi hukukunun bir parçası haline gelmektedir.

Yargılama ve İcra Hukuku ile İlişkisi: Yargılamayı düzenleyen hukuk kurallarının tümüne, “yargılama hukuku” denir. Kesinleşmiş hüküm ve borçların yerine getirilmemesi durumunda, bunların hangi yollarla tahsil edilebileceğini düzenleyen hukuk kuralları ise, icra hukukunu meydana getirir.

Özel hukukta, bir hakkın veya bir hukuki durumun ihlal edilmesi veya taraflarca kabul edilmemesi halinde, ortaya çıkan uyuşmazlığın çözümlenmesi için izlenecek usul kurallarının tümü “hukuk yargılama usulü hukuku” diye adlandırılır. Özel hukuka ilişkin uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin şekil hukuku olan bu hukuk dalı, yargılamanın kamuya ilişkin bir iş olması dolayısıyla, hukuk biliminde daha çok kamu nitelikli bir hukuk dalı olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de, hukuk yargılama usulü hukukunun en önemli kaynağı, “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu”dur.

Ceza yargılama hukuku da, toplumsal düzen kurallarına uymayanların nasıl kovuşturulacağını ve bunlara hangi usuller içinde cezalar verileceğini düzenler. Yani ceza yargılama hukuku, ceza yargılamasını düzenleyen bir hukuk dalıdır. Türkiye’de, ceza yargılama hukukunun ana kaynağı da, “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu”dur.

Özel hukukta, borçlunun borcunu yerine getirmemesi halinde, alacaklının alacağını hangi yollardan talep edebileceğini ve elde edilebileceğini gösteren hukuk dalı ise, yukarıda değinildiği üzere, “icra hukuku” olarak adlandırılır. Türkiye’de icra hukukunun esas kaynağını da “İcra ve İflas Kanunu” meydana getirmektedir. Vergi uygulamalarından ortaya çıkan uyuşmazlıkların hangi yargı kolu içinde nasıl çözümlenebileceğini gösteren hukuk dalı ise, “vergi yargılama hukuku” veya “vergi yargı hukuku” olarak adlandırılmaktadır. Vergi yargısı, bazı ülkelerde adli yargı, bazı ülkelerde idari yargı kolu içinde yer almaktadır. Almanya’da vergi yargısı, bağımsız vergi yargısı olarak düzenlenmiştir. Türkiye’de ise vergi uyuşmazlıklarının çözümüne idari yargı düzeni içinde yer verilmiştir. Bu bakımdan vergi yargısı, idari yargının bir parçasıdır.

Ancak vergi yargısı, diğer yargılama hukukunda yer alan bazı müessese ve kavramlara kendi yapısı içinde yer vermekte ve onlardan büyük ölçüde yararlanmaktadır. Aynı zamanda vergi yargısında hüküm bulunması halinde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu’nun bazı hükümleri, vergi yargısında da uygulanabilmektedir.

Kamu alacağını ve kamu alacağı içinde önemli bir yer tutması dolayısıyla vergisini zamanında ödemeyen vergi mükellefi ve sorumlularından, zora dayanarak hangi yollardan vergilerin tahsil edileceğini ve vergi alacağının güvence altına alınma yollarını gösteren hukuk dalı da, “vergi icra hukukunu” meydana getirmektedir. Müstakil bir kanun çerçevesinde yapılmasına rağmen bu düzenlemeler esas kaynağını, vergi hukuku, idare hukuku ve daha çok icra hukukundan almaktadır. Diğer bir anlatımla icra hukukunun birçok kural ve kavramları vergi icra hukukunda da geçerli olmaktadır.

Bütün bu anlatılanlar kısaca özetlenecek olursa, vergi hukukunun bu alt dalları ve dolayısıyla vergi hukuku ile hukuk yargılama usulü hukuku, ceza yargılama hukuku ve icra hukuku arasında sıkı bir işbirliğinin bulunduğu, tartışma dahi götürmemektedir.

Özel Hukuk ile İlişkisi
Yukarıda değinildiği gibi, kamu hukukunda taraflar arasında astlık- üstlük ve egemenlik esası geçerli olmasına karşın, özel hukuk eşit hak ve yetki esası üzerine kurulmuştur. Bu bakımdan özel hukuk, eşit hak ve yetkilere sahip olan kişi veya topluluklar arasındaki hukuki ilişkileri düzenler. Özel hukukunun başlıca dalları da; medeni hukuk, ticaret hukuku ve uluslararası özel hukuktur.

Vergi hukukunun, kamu hukuku alanına dahil bir hukuk dalı olması dolayısıyla, vergi hukuku ile özel hukuk arasında nitelik farkı bulunmaktadır. Ancak, aralarında nitelik farkı bulunmasına rağmen, vergi hukuku ile özel hukuk arasında da yakın ilişki bulunmaktadır. Çünkü özel hukuk, tüm diğer hukuk dallarının ortaya çıkmasında, onlara bir bakıma kaynak olan hukuk dalıdır. Aynı şekilde özel hukuk, vergi hukukuna, birçok ilke ve kavramını vermiştir. Onun için bazı hukukçular, vergi hukukunun özel hukukun bir parçası olduğunu bile savunmuşlardır.

Gerçekten özel hukukta yer alan gerçek- tüzel kişi ayırımı, ehliyet, ikametgah, mal rejimi ve rüşt gibi birçok kavram vergi hukuku kavramları arasında da yer almaktadır. Bunları yorumlarken, kavramları aynen özel hukukta olduğu gibi mi değerlendirmek, yoksa söz konusu kavramlara, vergi hukukuna özgü bazı anlamlar mı tanımak gerektiği, vergi hukukunda bir süre tartışma konusu olmuştur. Vergi hukukunun bağımsızlığı, diğer bir anlatımla, özel hukukun vergi hukukuna üstünlüğünün olup olmadığı ve vergi kanunlarının yorumlanması konusunda başlıca üç görüş bulunmaktadır. Birinci görüşe göre, özel hukuk vergi hukuku ilişkilerinde, özel hukuka üstünlük tanınmalıdır. Yani bu tür ilişkilerde tamamen özel hukuka uyulması gerektiği görüşü ileri sürülmektedir. İkinci görüş, vergi hukukunun bağımsızlığını savunmakta ve vergi hukukuna öncelik tanımaktadır. Üçüncü görüşe göre ise, vergi hukukunun özel düzenlemeleri ve ilkelerine öncelik tanınarak, özel hukuk ilke ve kavramlarına geçerlik tanımak gerekmektedir.

Vergi hukukunun açık ve dolayısıyla özel hukuka atıf yaptığı durumlarda, pek doğal olarak, özel hukuk düzenlemelerine öncelik tanımak gerekir. Vergi hukukunun özel düzenlemeler getirdiği veya vergi hukuku ilkelerinin göz ardı edilmemesi gerektiği durumlarda ise, vergi hukuku düzenlemeleri ön planda tutulur. Bu bakımdan özel hukukun vergi hukuku üzerinde olduğunu savunmak pek doğru değildir. Diğer bir anlatımla, vergi hukuku özel hukuktan bağımsız bir nitelik taşır. Vergi hukuk ilkelerine aykırı olmadıkça, özel hukuk düzenlemelerinin uygulanması ise, vergi hukukunun bağımsızlık niteliğini zedelemez.

Kaynak: http://notoku.com/vergi-hukukunun-diger-bilim-dallari-ile-iliskisi/#ixzz2LKOuvxJQ
NotOku.com’a teşekkürler.

Originally published at http://iyiniyetliucuncusite.blogspot.com on February 19, 2013.

--

--